Ocak 09, 2013

note to self!

sabah uyanıp da yandaki fotoğrafta bulunan manzaraya karşı kahvemi yudumluyordum ki, kendi kendimle konuşurken buldum kendimi.
kendime terapi yaparken desem daha doğru bir tanım olabilir aslında.

niye mutsuzsun diye sordum kendime. niye devamlı yorgun hissediyorsun? fizyolojik bir yorgunluk mu yoksa psikolojik mi? devamlı uyuma isteğin sorunlardan kaçış yolu olduğu için mi? kimseyle görüşmek, kimseyle konuşmak istemiyorsun. anneni babanı bile, aramazsan merak ederler diye arıyorsun. abinle 10 gün oldu konuşmuyorsun. kadir'le en son ne zaman konuştun? ya gülbik'le? bütün teklifleri canım istemiyor diye reddedip zar zor eve atıyorsun kendini. duş ve uyku. life circle'ın bu zaten, iş+duş+uyku. (üşenmedim percentage hesabı yaptım. 37,5% iş, 12,5% trafik, 39,6% uyku, 10,4% yemek+duş+furkan)

bu aralar ne kadar az okuyorsun. okurken bile sıkılıyorsun. ama ne kadar çok yazıyorsun. yayınladığın yayınlamadığın yüzlerce yazı. sen sadece çok sıkıldığında yazarsın, arada da mutluluktan uçtuğunda. alenen görünüyor ki mutluluktan havalarda değilsin bugünlerde.

10 gün oldu ölüp bittiğin evine taşınalı daha bir kere bile gitmedin. kitapların, dvdlerin, her şeyin darmaduman. gerçi bu aralar senin hayatın darmaduman.

sonra diyorum ki kendime,

işin mi seni mutsuz eden? istifa et gitsin. hadi şimdi ara can'ı, gelmiyorum ben bundan sonra da gelmicem de. daha önce yaptın sen bunu, pişman oldun mu? yoo, ne alakası var. hayatında verdiğin en mantıklı kararlardan biriydi, ki sen bunu pek yapmazsın. yine yap, seni tutan ne? 3 gün içinde yeni bir iş bulursun, bunu da 3 günde bulmamış mıydın zaten?

ailen mi yoruyor seni? aileni bırakma, ne olursa olsun sadece onlar var ve hep var olacaklar senin yanında. onlar bir şey diyorlarsa doğrudur. kabullen. azıcık da onların dediğini yap. kızım 25 yaşına geldin, 25 yıldır yüzbinlerce kez inatlaştın, bir keresinde sen haklı çıkabildin mi? ilaç niyetine. yooo. e o zaman, senin savaşın neyle kimle. otur, ana baba sözü dinle.

arkadaşların mı huzursuz ediyorlar? huzursuzluk verenleri ignore et, "taze bitti, kapadık dükkanı" tavrını takın. telefon ettiklerinde açma, mesajlarına cevap verme, görüşme konuşma. çok da zor değil.

bu aralar zor olan çok şey yaşadın, evet. e sendekiler de sinir be yavrucum, lastik değil ki. eğilsin bükülsün geri eski halini alsın.
işini değiştirdin, evini değiştirdin, arman hoca'nı kaybettin, anneni babanı abişkonu özledin, daha önce hiç yapmadığın bir şeyi yaptın yepyeni, kocaman bir insanı hayatına bu denli dahil ettin. sen, hayatını bambaşka bir surete büründürdün. bağırdın, çağırdın, ağladın, yıprandın, üzüldün, yorgun düştün.
şimdi toparlamaya çalışırken mutsuz edenleri hayatından çıkaracaksın. yukarıda yazanları yapacaksın. ama tüm bunları yapmadan önce, telefonunu al eline, period tracker'ı aç, bir bak bakayım pms döneminde olabilir misin acaba?
cevap öyleyse, ki 99% öyledir, merve kızım bi git çikolata ye, ara cafe'de meksika usulü sıcak çikolata iç, inci'den 1,5 kilo profiterol al derdim ama o artık olmaz, ay en olmadı tüm acılara deva 1,5 acılı adana söyle. kendini serotonin'e boğ bi zahmet.
bi de fondaki müziği değiştir lütfen.

şimdi de oturduğun yerden kalk mervecim, o elindeki kahveyi de bırak buz gibi oldu zaten, hazırlan ve işe git. evet canım, bence de corporate life sucks!


öyle işte, ben bu sabah kendimi böyle buldum.