Ağustos 25, 2017

"Hayaller ve Hayatlar" Klişesinin Dehlizlerinde Kaybolma Ekseninde Düğün Hazırlıkları

Evleniyorum!

Evet, pek inanılır gibi değil. Benim de pek inanasım gelmiyor zaten. Arada kendimi çimdiklemem gereken anlar yaşıyorum.

Acayip bir süreç bu. Proposal anından itibaren içine başka birisi kaçıyor sanki. Sen artık sen olmuyorsun. Tuhaf.
Bir kere her ne yapıyorsan 50% cpu ile yapıyorsun. Beyninin yarısı düğünle ilgili çalışıyor sadece. Düğün nerde olacak? Konsept belirlendi mi? Balayına nereye gitsek? Davetli listesi hazır mı? Çüş 400 kişilik düğün mü olur! Oha, kişi başı 250 euro+kdv mi dedi o? Davetiyeler nasıl olacak? Tiffany sandalye ile napolyon sandalyenin farkı neymiş? Kokteyl menüsünde ne olacak? Bar catering'i için kim gelecek? Fotoğrafçının günleri uyuyor mu? Organizator bu adam mıymış? Uçak biletleri alındı mı? Otel rezervasyonları tamam mı? Blablabla... Bunlar her gün düşündüklerimin sadece binde biri.

Herkesin bizim düğünümüzle ilgili hayalleri, fikirleri ve mutlaka olması gereken istekleri varmış meğerse, yeni öğrendim. Hepsi bizim evlenmemizi bekliyormuş içten içe. Etrafımdakiler önce kendi isteklerini anlatıyor sonra da "ama önemli olan senin ne istediğin, sen nasıl istersen öyle olsun" diyor. Kendi isteğimi söyleyince de itina ile itiraz ediyorlar. Mesela annem bütün sülalemizin benim gelin olduğumu görmeyi beklediğini zannediyor. Gerçekten, buna canı gönülden inanıyor. Sülalenin yarısını son 10 yılda görmediğime bahse girer, bire bin veririm. İçlerinde benim varlığımı unutanlar vardır yahu - malumunuz bizim sülale azıcık geniş, unutulmak normal yani bizde. Ama tabii ki son derece haklı argümanlarım annemi ikna etmeye yetmiyor ve herkes düğüne davet ediliyor.

"Kır düğünü olsun, açık havada içelim, dans edelim, keyiflenelim" isteğimiz "Adana yazın çok sıcak oluyor" cevabı ile karşılanıyor. Adana'da yapmasak diyoruz siz bilirsiniz tabii diye bir umut ışığı yakıp "aileler olarak düşündük en mantıklısı adana'da büyük bir düğün yapmak" diye sonuca varıyorlar. "zaten kış olacak kır düğünü hiçbir yerde yapılmaz, biz düğünü adana'da yapalım" diye kendilerine bir kez daha hak veriyorlar.

Bozcaada'da bağ bozumuna denk gelsin, 3 günlük bir tatil gibi olsun düğünümüz dedik "çok uzak hem çok zor orada düğün, kimse gelmez" dediler. Bir tane adana'da bir tane istanbul'da olsun dedik çok masraflı oldu. E kır düğünü zaten mevsim sebebi ile mümkün olmadı. bizde bütün yollar adana'ya çıktı. Dolu dizgin, dört nala gidiyoruz. Sonumuz hayrola!

Sadece ailemle ve en yakın arkadaşlarımla 50-60 kişilik provence'te bir bahar akşamında kır düğünü hayal ederken gerçek kış günü 400 kişilik adana'da bir balo salonu düğünü ile evlenmek oluyor. Korkuyorum buloooggg!

Nisan 24, 2017

sevmek mühim mesele!

"Sevme"nin insan hayatındaki öneminin ne denli büyük olduğunu bir kez daha anladığım zamanlardan geçiyorum.

Sevmenin, sevilmenin sadece yaşadığın hayata değil yarattığın karaktere de etkisi çok derin. 

İyi insan olabilmenin tek yolu sevmek. Başkalarını karşılık beklemeden sevebilmek. Başkaları tarafından karşılık beklemeden sevilmek. En başta da kendini sevmek. Aynada gördüğün silueti, yaşadığın hayatı, bu hayatta bıraktığın izi, sesinin çıkardığı yankıyı.

Kendini sevmeyi başaramazsan, sokak ortasında bas bas bağırıp kavga edebilen çirkin bir kadına dönüşüyorsun. Ekip arkadaşına istifa etmeni bekliyoruz diyebilen terbiyesiz bir adama dönüşüyorsun. "insan" diye adlandırdığımız kavramda sadece meta oluyorsun. Nefes alıp veriyorsun, yaşamıyorsun. 

Ne yazık! O kadar harika bir hayatı kaçırıyorsun ki. 

Umarım bir gün gerçek sevgi ile tanışırsınız.
m.


Ocak 24, 2017

bence gayet mantıklı!

batsın bu dünya'nın remix'inin çaldığı bir mekanda ayarsızca içip şuursuzca dans edesim var. bu ara hayattan beklentim bu kadar.
bence gayet mantıklı!

Kasım 13, 2016

adana'lı bir kızın aşık oluşu

nerden geldi aklıma bilmiyorum ama bir anda çıktı geldi işte. gülümseten anılar. gülümsettiler.

ben sevgiliye bir kebapçıda aşık olmuştum. :)
ilk görüşte aşk değildi ama bir bakışta aşktı. (ilk gördüğümde de göz koymuştum gerçi ben ona.)

bakırköy'de hipodromun oralarda bir kendin pişir kendin ye'ci var. ismi hanedan mıydı haznedar mıydı neydi, bir türlü öğrenemedim.
"sadece arkadaş" olduğumuz bir günde, bütün günü birlikte geçirdikten sonra benim iki şapsik arkadaşım salaş bir yerde rakı içmek isteyince kuruçeşme'den kalkıp bakırköy'e götürmüştü bizi.
içeriye girdik, çok kalabalık değildi. etleri seçtik, mezeleri söyledik bir de 50'lik açtırdık.
ben mangalın başına geçtim. o karşıma oturdu. birlikte biberleri, domatesleri, etleri pişirdik.
masada 3 kız, hem de hiç susmayan 3 kız. bir de o. sohbet muhabbet, gırgır şamata.
sonra bir an geldi, ben konuşuyordum, dönüp ona baktım ve biz göz göze geldik. beni seyrediyordu
bana o kadar güzel bakıyordu ki, ama o kadar güzel bakıyordu ki, ben ona o anda, orda aşık oldum. hem de çok aşık oldum. o andan beri de aşığım.

iyi ki gitmişiz o gün oraya.

ruhum da bedenim de adanalı. genetik kodlarım da var. elimde değil. kebap pişiren sevgili en sevdiğim. :)

son söz: yazarken devamlı güldüm, arada kendi kendime minik kahkahalar bile attım. şarkının da etkisi vardır belki. siz de okurken dinleseniz belki siz de gülümsersiniz.

Ağustos 17, 2016

çarşamba sabahı 9.53 postu

ben hiç kinci bir insan değildim. en çok bunu severdim kendimle ilgili. ne olursa olsun insanlara kin beslemiyorum ne güzel, derdim.

ama az önce konuşurken gördüm ki ben de kin beslemişim, farkında bile olmadan. her şeyi unutabilirmişim de babam hastanede yatarken, ameliyata hazırlanırken işten beklenen bir rapor için "hastanedeyim şimdi yapamayacağım" dediğimde "sorun değil gece hazırlar gönderirsin" dediklerini asla unutamayacakmışım.

şimdi beni iş hayatında da güzel insanlar olduğuna kim inandıracak?

Ağustos 09, 2016

hep diyorum, kronik mutsuzluk diye bir şey var!

bu aralar herkese her şeye sarasım var.

haftasonu 3 gün 3 gece ağlayacak bir şey buldum. cuma gecesi kurki ile konuşurken özledim diye ağladım, sonra izlediğim dizi çok saçma bitti ona ağladım. cumartesi gecesi abim deniz'i okuyup bitirdim ve gece 2de deniz öldü diye ağladım. gündüz de çalışmak istemiyorum diye ağlamıştım. pazar gecesi sıkıntıdan patlayıp romantik komedi boş beleş türk filmi izleyeyim deyip önce dünyanın en güzel kokusu'nu ardından da delibal'ı izledim. ikisi de komedi değil dram çıktı - burası spoiler içerir- başrol karakterleri öldü. oturup ona ağladım.
çok gereksiz bir haftasonuydu sanırsam.

bu gece de müzik dinleyeyim dedim, 90lar takılırken kenan doğulu'nun gelinim'ine denk geldim. ona sardım. nasıl egosantrik bir şarkı arkadaş bu.

gülüşümü hak ettin sevgime layıksın artık diye başlıyor şarkı. aslında ooouuveeyayiyeyiiyee diye saçma bir şekilde başlıyor ama ben orası hiç yokmuş gibi davranıyorum. devamında da güneşimi hak ettin sevgime layıksın diyor. nasıl bir egodur, nasıl bir kendini beğenmektir, nasıl bir kendini dev aynasında görmektir bu. hasiktir ordan derler adama bizim oralarda. (adana'lıyım kardeş ben, valla derler.)

ayrıca gelinim ne bee!! o ne öyle, namusum de istersen. hatta gel bir de alnımdan öp, tam olsun. arabesk ve kıro karışımını tam 12den vurmuş. tam bir fiyasko. sevgilim'in, tatlım'ın suyu mu çıktı? bebeğim bile olabilir bir noktada ama gelinim, ı-ıh olmamış, olmaz, olabilemez.

bir de arada davul zurna giriyor. halay çekelim diye olduğunu düşündüm. düğün şarkısı gibi düşünüp yapmış galiba kenancığım. o kısmına hiç anlam veremedim. at gitsin

bir de, tarkancığımın selam ver'i vardır, efsanedir, kendisine olan sevgimi ayrı bir yazıda aktaracağım. sarcasm yok, gerçekten sevgi. hatta şu an 4.kez dinliyorum.

kısacası efem, bitmeyen pms yapmışlar, yaşıyorum!

Mayıs 17, 2016

4.

hem tam 4, hem de tam 71 oldu.

17.05.2016