Kasım 11, 2010

bedenimden de tembel olan ruhumu seviyorum.

yarınki finans sınavına girmeme kararı almanın hafifliğiyle koltuğum, battaniyem ve uzaktan kumandamla geçen mutlu bir gece. giydim pijamadan hallice eşofmanlarımı topladım saçlarımı da tepemde. aldım çerezimi, kolamı, mandalinamı. oohh mis valla.
financial institution'larmış, market'larmış, FX rates'deki değişimlermiş, spot ve forward rate farkıymış yansımasıymış vız gelir tırıs gider efenim. hiç umrumda bile olmaz. (aslen aklımdan geçen cümle bu değildi ancak terbiye sınırlarım onu yazmaya el vermedi. içimden söyledim, oldu bitti gitti.)
bunca zamandır introduction'ı olsun, macro'su micro'su olsun, ve hatta managerial'ı olsun bir sürü ekonomi dersi almış, çoğundan zar zor geçmiş bir insan evladı olaraktan hangi akla hizmetle seçmeli derslerimi finans üzerine olanlar arasından itina ile buluyorum, "ille de o olacak diyorum" anlayabilmiş değilim. kendimle derdim neyse?
Ben ki, 22 yıllık hayatım boyunca bir kerecik olsun paramı ayın sonuna yetirebilmiş değilim.yok! olmadı, olamadı! illaki 3. haftanın ortasında arayıp "babişkoom param bitti ya benim" demişimdir. 
Ben çocukken en büyük hayali richie rich'le evlenmek olan biriyim ya. rüyamda kendimi gloria, komşu oğlunu* da richie olarak görürdüm. evliydik, mutluyduk falan. var mı daha ötesi? hiç sanmıyorum. 
kendi kumbaramı kırıp içindeki paraları alır, bakkala gider avcuma doldurabildiğim kadar şeker alırdım. en çok limonlu ve portakallı olandan.
ilkokula başlayınca abimle aynı okula gitmeye başlamıştım. ben ilk teneffüste bütün harçlığımı bitirir, 3. teneffüste gidip abimden para alırdım. hep de gidip arkadaşlarının yanında isterdim ki, hayır diyemesin. yüzsüzlüğü ele alıp lisede bile yaptım ben bunu. evet yaptım, kız arkadaşlarının yanında hem de. kötü müymüşüm ne?
accounting dersinde debit credit balance'ını tutturamazdım zaten. kredi kartımın beni aşan borçları yüzünden hep açık veriyorum. avantajlı gibi görünen ama aslında sadece pazarlama taktiği olan kampanyalara da kanarım ki ben. vaktiyle yanlış hesap yapıp bir cafede hesap kadar bahşiş bırakmışlığım da var. zaten biz 3 arkadaş beraber hesap ödeyeceksek illa sorun çıkar, kesin fazla öderiz.
tüm bunlardan sonra finans düşünüyorum ya, e çüş bana.
ayy bir de sıkıcı, bir de kasvetli bir iş ki sormayın gitsin.
yani, o kadar finans çalışmasından anladığım tek şey bu: ben finansçı olmayacağım, olamam ki zaten.
bunu hemencik kabullenen, "amaaaan boşver, takma kafana, takıl dilediğince" diyen aklımı, buna ayak uyduran bedenimi, bedenimden de tembel olan ruhumu seviyorum ay  ben.

* komşu oğlu için bkz.