Kasım 20, 2010

bu çok fena koydu be!

bu sabah uyanıp da saate baktığımda, telefonumun üstünde 12.03 yazıyordu. kendime okkalı bir oha savurduktan sonra kalkıp güne başladım. yine abuk sabuk rüyalar görmüştüm, yine kendimi garip hissediyordum. kızım bıdık bugün kendine bir güzellik yap şımart kendini, dedim. uzun sıcak bir duşun ardından harika bir kahvaltı siparişi verdim kendime. süslendim, püslendim, evden dışarı attım kendimi.

hava harika, güneş muhteşemdi. ellerim ceplerimde yavaş yavaş yürüdüm. etiler hiç bu kadar sakin olmamıştı galiba. starbuckstan lattemi aldım, akmerkeze doğru yürümeye başladım. bugün çağancığımın yeni filmi giricek vizyona, onu izleyeyim diye geçirdim içimden. (çağan dediğim çağan ırmak, kendisi benim askerlik arkadaşım olur da, ondan böyle çağancığım diye bahsederim hep. hay allahım ya.)

sinemaya gittim, bilet almak için sıraya girdim. önümde 2 tane kız, 10 yaşlarındalar. bir türlü film seçemediler, filmi seçtiler oturucakları koltuğu seçemediler, biletleri aldılar parayı ödeyemediler. yan gişe mis gibi akıyor, ama ben inat ettim ya illa o gişeden alacağım bileti. neyse sonunda gitti kızlar da sıra bana geldi. gişedeki çocuk yüzüme bile bakmadan "hoşgeldiniz. hangi film?" diye sordu. oysa ki ben en sıcak gülümsememle ona doğru bakıyordum. yine de pes etmedim aynı şirinlikle, "merhaba, kolay gelsin. prensesin uykusu'na bir öğrenci lütfen" dedim. "koltuğunuz nerde olsun, ön arka orta?" diye sordu bu seferde gözünü ekrandan bir an bile ayırmadan. "arka orta, lütfen" dedim. o an bir şey oldu, bir şey söylemek için kafasını kaldırdı, gözgöze geldik, ben gülümsedim. çocuk kaldı, öylece kaldı. bir şey söylemek için ağzını açmıştı, ama söyleyemedi. sadece "ıııııııı......şeeyyyyy..." diye kekeledikten sonra "ne diyecektim ben ya?" dedi. güldüm, güldü, güldük. "güzel" dedi, "çok güzel" dedi. suratımda yamuk bir sırıtma ve kocaman bir soru işaretiyle ona bakınca "film!" dedi, "film baya güzel." dedi.
içimden bir ses "madem o kadar güzel, gel bir kez de benle izle." dedi çocuğa. dışımdaki ses de "eminim öyledir." dedi. tabii çocuk ikinci sesi duydu. ne vardı sanki içimdeki sesle dışımdaki ses yer değiştiriverseydi de çocuk asıl duyması gerekeni duysaydı. ne vardı yani.

ben içimdeki ve dışımdaki sesin uyumsuzluğuna kızmakla meşgulken kafamı çevirmemle birlikte onları gördüm. onu ve sevgilisini. eski sevgilimi ve yeni sevgilisini!! bir zamanlar ben tutuyordum o eli. bir zamanlar biz gidiyorduk sinemaya. ben öyle aval aval bakıp kalmışken kız cırtlak sesiyle "ayyyy,, acaba hangi filme girseeeekkk? bence aşk filmi izleyeeeeliiiimm" diyordu. benim eski sevgilim de, hani benim zamanında bir kez olsun bile aksiyon filminden başka filme götüremediğim var ya işte o da, "sen hangisine gitmek istersen canım" diye kararı kıza bırakıyordu. lan adi herif, derdin benle miydi senin? ben senin yüzünden abuk sabuk bir sürü aksiyon filmi, savaş filmi izleyip durdum. şimdi gelmiş bu cırtlak sesli safsalak tipli kızla aşk filmi mi izliceksin? şimdi allah belanı versin diyeceğim bela dönüp dolaşıp beni bulacak, hiç olmayacak. allah nasıl biliyorsa seni öyle yapsın, e mi! diye söylene söylene mısır almaya gittim. mega boy mısır ve kola siparişi verirken bir yandan da "allaaahım lütfen benimle aynı filme bilet almasınlar, noluuurrr, noluuur" diye dua ediyordum. ta ki, kızın sanki suyun kaldırma kuvvetini keşfetmiş gibi "aaaa, çağan ırmak'ın yeni filmi gelmiiiş baaakk, ona gideliiim" demesine kadar. allahım aynı filmdeyiz, lanet olsun. ben, eski sevgilim, ve yeni sevgilisi.

mısırımı ve kolamı almış görünmeden sıvışayım derken gördü beni. arkamdan seslendi. döndüm, dönmek zorunda kaldım. kaç yıldır görüşmüyorduk. güzel bakan gözlerini unutmuşum, gülümsemesini de. bu çocuk ben onu bıraktığımda da bu kadar tatlı mıydı, yoksa şu an başka bir sevgilisi olduğu için mi bana bu kadar yakışıklı görünüyor diye çözmeye çalışırken beynim, eski sevgilim yeni sevgilisini benle tanıştırıyordu. "eski bir arkadaşım" dedi benim için imalı bir bakış atarak. ya da bilmiyorum bana imalı geldi. zaten o an çocuk bana "ben"le başlayan bir cümle kursa ben de "ben de seni seviyorum" diye atlayabilirdim. noluyoruz yaaa......

derken anons duyuldu, "salon 5teki filmimiz başlamak üzere". "aynı filme gidiyoruz değil mi? hadi girelim" dedi kız. eski sevgilim mısır ister misin hayatım diye sordu, kız hayır canım çok yağlı oluyor gerek yok, dedi. sonra filme girdik, beraber. eski sevgilim, yeni sevgilisi, ben ve mega boy mısırımla kolam.

onlar salona elele girerken benim elimde koca bir paket mısır vardı. işte 'yalnızlık' bu. bir zamanlar senin elini tutan elin artık başka bir eli tutması senin elininse boşta kalması. işte bu var ya, çok fena koyuyor be.


p.s. prensesin uykusu güzeldi, çok güzeldi, baya güzeldi.