Ekim 10, 2010

everybody has regrets

sevgili günlük diye başlayan yazılar yazmadım onlara hiç.
adları günlüktü ama hiç günü gününe de yazılmamıştı onlara.
hissettikçe, düşündükçe, sevdikçe, aşık oldukça
yazılan yazılar vardı
bazen 20 sayfa bazen 200 sayfa yazdığım günlüklerimde.
hiçbirisini saklamadığım
hepsini tek tek yok ettiğim günlüklerimde.

niye?
neden?
bilmiyorum!!

hatırlamak istemedim belki.
insanoğluna bahşedilmiş en güzel armağan olan 'unutma' yetisini yazdıklarımla kör, topal etmek istemedim belki de.
yaşananlar yaşandıkları zamanda kalsın,
beni büyütsün.
beni olgunlaştırsın.
ama o kadar!!
anılar anı olarak kalsınlar.
saklandıkları yerlerden çıkmasınlar.

her ne kadar,
"yaşadıklarımdan hiç pişman olmadım" desemde,
"keşkesiz, acabasız bir hayat" için çabalasamda,
benim de hatırlamak istemediklerim var demek ki,
benim de geçmişimde silmek istediklerim var.

ilk aşk mektubumu en yakın arkadaşlarımdan birinden almış olmamdır
belki de o mektubu yırtmış olmamın, hiç yazılmamış saymamın sebebi.
ilk gerçek aşkımın ilk gerçek nefretim olmasıdır belki de
o aşka dair bütün kalıntıları yok saymış, yok etmiş olmamın sebebi.
kim bilir...

kanıtları tek tek silsem,
fotoğrafları yaksam,
kağıtlardan kayık yapsam denize bıraksam,
olmamış, yaşanmamış saysam da
yaşam dediğimiz o süreç var ya
olmuyor ona kattıklarını ne yapsan ne etsen yok edemiyorsun.
kalp kırıntılarını bile olsa saklıyor,
bir anda, hiç beklemediğin bir anda
çıkarıp önüne koyuyor,
"vaktiyle böyle olmuştu, hatırlasana" diyor.
ve
ne kadar inkar etseler de herkesin pişmalıkları var,
herkesin mutlaka bir keşkesi, bir acabası var
diye dank ettiriyor.