Eylül 17, 2012

hayatımdaki "tanımlanamayan cisim"

Hep söylerim bazı insanları fazla severim ben. Ama gerçekten fazla severim, öyle böyle değil. Sevgimle boğmak isterim. En güzel yüzümdür onların gördüğü hep. Gerçi birazdan bu yazıda bahsi geçecek olan arkadaş benim tersimin çok pis olduğunu da bilir. Kişi kendinden bilirmiş işi, hesabı.

Nasıl tanıştık pek hatırlamıyorum ama altı seneyi devirdik biz bu günlerde. Bu altı senede aldığımız yola bakarsan normal iki insanın arkadaşlığındaki onaltı seneye tekabül edebilir yaşananlar. Özet geçmeye çalışırsam,

En sıkıcı derslerimin en eğlenceli yanı oldu.
Yalnız gitme dedi benle adaya geldi.
Bisikletten düştüm elimden tutup kaldırdı.
Güneşin doğuşunu izlemek istiyorum dedim buz gibi havada tek bir sweatle sabaha kadar oturdu.
Tabu oyunlarımın asla vazgeçmeyeceğim ortağı oldu. (mustafa 1, mustafa 2, mustafa 3 bizim için 3 ayrı kelime demekti.)
İtalyanca öğrenmeye heves ettim benle kursa geldi.
Yaz aylarında ev arkadaşım oldu.
Beni saçlarıyla dövmeye kalkan kıza dansımla şiddet uygulayınca araya girdi.
Aşkı memnu izleyelim istedim benden iyi takipçisi oldu.
Bilgisayarım benden sıkılıp mavi ekran verdi defalarca, her seferinde ekranımı tekrar olması gereken rengine çevirdi.
Çakırkeyf oldum mikrofonu elime aldım, piyanonun başına geçti.
Sarhoş oldum taksimden mecidiyeköye yürüyeceğim diye tutturdum, kabullendi yanımda yürüdü.
İki sene sırılsıklam aşık olduğum adama baktı, sizden bi bok olmaz, dedi; bizden bi bok olmadı.
Film arşivini kullanımıma açtı, evime sığmazmış ondan bana veremedi. doğru mu? evet doğru. 1000lerce film 64 metrekare ev. zor tabii.
Final dönemi kahve istiyorum diye tweet attım, gecenin 1inde bana kahve aldı geldi.
Yanmış kurabiyelerimi süper olmuşlar diye yedi.
Fotoğraf makinası aldım sanatsal çalıştı.
Spagetti salata menüme her daim iştahla saldırdı.
Brokoli yemem ben diye oturup masaya bundan daha yok mu diye kalktı.
Fesleğenli makarna yaptığımı ve çok güzel olduğunu iddia etti, hiç hatırlamıyorum.
Bir kucak dolusu papatyayla, en sevdiğimdir, kapımı çaldı "senin sesin telefonda durgun mu geliyordu" diyerek içeri girdi.
"Tosut" çok farklı şeyler ifade etti ikimiz için. ben kek demek isterken o tavşan anladı mesela.
Bütün sweatleri aslında benimdi, sadece o farkında değildi. her kış sonu gelip benden alırdı mervişim mevsimi geçti artık giymezsin sen bunları diye.
Takım elbiselerini, hediyelerini, hatta bazı konulardaki kararlarını bile ben aldım.
Onun için 54 sayısının ifade ettiği anlamı bilen tek kişi oldum. Acaba 55 oldu mu ki?
Bak şekerim bu kızdan iş çıkmaz dedim, hak verdi, o kızdan iş çıkmadı.
Aynı dönemde ilişkilerimizde yaşadığımız güven problemini beraber çözdük, ulan biz kendimize ne kadar güveniyoruz ki diyerek.
Bana karşı sevgilimi korudu, çocuğa öküzlük yapıyorsun yapma dedi.
Ağlıyor, sence neden ağlıyor olabilir, diye sordu; o kadar mı kötü, diye sordum.
6 yıl önce papatya gibisinde ilk adımlarını öğrenmeye çalışırken karşısında kahkahalarla güldüm, 1 ay önce veda milongasında dans gösterisini hayranlıkla izledim.
music and lyrics soundtrackiyle yurt kapısına dayandığı günleri bilirim.
Annesi benim belgin teyzem oldu, ben de annesinin mervişi. ana oğul dünya üzerinde bana merviş demelerine uyuz olmadığım iki nadide insancık oldular.
Acıktım yemek yaptı.
Aklıma esti aradım hemen geldi.
Her organizayonuma katıldı.
Her çağrıma cevap verdi.
f1 tuşum oldu, help butonum oldu.
Sınırsız güvendiğim adam oldu.
Kimse olmasa o olur, dediğim adam oldu.
Arkadaş oldu.
Dost oldu.
Abi oldu.
Baba oldu.
Hiçbiri olmadı ya da aslında hepsinden biraz biraz oldu.
Hayatımdaki en canımın içi parça oldu.

Canımın içi, bir halt var gibi tuttu buenos aires'e gitti. Neyse ki  gitmeden dönüş biletini de aldı, ama taaaa mayısa.
Gitme dersen gitmem biliyorsun di mi, dedi. Git dedim. Ay ne var sanki gitme deseydim. Hayallerinin peşinden koşacaksın da nolucak, kal işte burda ben tango yaparım senle deseydim, ne vardı yani. Ama yok illa destek olucam, adam vazgeçtim gitmiyorum diye geldi, git git diye verdim gazı gönderdim.
Pişman mıyım? çok!
Döneyim mi istiyor musun dese, dön der miyim? demem!
Neden? Manyağım çünkü ben!


* gitmeden önce bir mail attı bana. "öyle özel öyle birtanesin ki bambaşka yerdesin hep. herkesten uzak, ama bana hep en yakında. kocaman kocaman sarılmak istedim şu an sana."
bu yazı da kocaman kocaman sarılmak istediği tüm zamanlarda okusun diye.