Eylül 13, 2012

Bir parça işsiziz de biz

Haftaiçi saçma bir saat olmasından yararlanıp ortaköy house cafe'de ilk kez iskelede yer bulmuş olmanın mutluluğu içinde oturmuş yemeğimin tadını çıkarıyorken, ben sıkıldım hadi eve gidip aşkı memnu izleyelim dedi. peki dedim. Arabadayken, ya ben eve gitmek istemiyorum hadi tatile gidelim dedi. peki dedim. (farkındayım benden beklenmeyecek kadar uyumluyum.) Ve çıktık yola.
Nereye gittiğimize dair bir fikrimiz yoktu. Bozcaada'ya doğru gidelim sıkılırsak yolda bir yer bulur orda kalırız dedik. Bozcaada bizden sıkıldı, biz ondan sıkılmadık. 2 haftada bir ordayız.
Neyse ki bu sefer durağımız İğneada oldu. 
Google maps'in bizi dağ tepe bayır dolaştırıp, aa bak siz köy nedir pek bilmiyorsunuz deyip yurdum köylerinin içinden tek tek geçirmesini saymazsak keyifli bir yolculuktu. Sevgili google, bize yaptırdığın zoraki köy turu esnasında baya baya köy kızı olduğum ortaya çıkmıştır, teşekkürü bir borç bilirim efenim.
Gördüğümüz ilk otelde olur bu olur, iyiymiş bu iyi söylemleriyle yerimizi ayırttık. Sonra da kendimizi açlıktan ölmeden, 3 saatlik yolu yaklaşık 5 saatte gittik de biz e bu bünye de acıkıyor haliyle, Liman restoran'a attık. Ortalamanın üzerinde denebilecek mezeler, lezzetli balıklar ve alıştığımız yeni rakıyla birkaç saat geçirdik. Konuşkan şirin bir sahibi vardı. Hakan'ı andırdı bana, kaybettiğimizi öğrendiğim günü hatırladım. Annem söylemek istememişti bana, ölümle aramın limoni olduğunu bilir ne de olsa. Kimin arası hoş ki demeyin, bendeki başka bir şey. İnkar aşamasını geçemedim hala, yok saymaya devam ediyorum.
Soğuk geceyi şort ve tshirtlerle azıcık titreyerek kapattık, ve çok güzel bir sabaha uyandık.
İğneada köy gibi bir yer. İnsanları sıcak, canayakın. Kumsalı uçsuz bucaksız. Denizi bildiğiniz karadeniz. 
Ama bir korfa koliba diye cafesi var ki, o cafenin öyle bir kahvaltısı var ki, hem o cafenin öyle çok sevimli sahipleri var ki, o sahiplerin elleriyle yaptığı bir böğürtlen reçeli var ki... iğneada'ya tekrar tekrar tekrar (evet defalarca tekrar) gitme sebebidir.
Tadı hala damağımda dediğim nadir kahvaltılardan. Her şeyin tadını net bir şekilde alabiliyorsunuz, çünkü hepsi organik, hepsi el yapımı. Ay şimdi olsa da yesek, dedirten cinsten. 
Gideyim de böğürtlen reçelinden bi parça yiyeyim bari, yapıp satıyorlarmış da kaçırır mıyız hiç hemen aldık.
Bu yazının yazılma sebebi de bu aslında. Eğer yolunuz iğneada'ya düşerse, ya da yolunuzu oraya çıkartmak isterseniz mutlaka Korfa Koliba'ya gidin ve kahvaltı edin.
Pişman olacağınızı hiç sanmıyorum.