Haziran 18, 2010

savaş boyalarımı sürdüm geliyorum...

evimi karıncalar bastı!!

her yerde minicik minicik, siyah, sinir bozucu derecede çok sayıda karınca var...

süpürüyorum, siliyorum, 'hah bitti' diyorum, arkamı dönüyorum yine oradalar. 'hahah, işte buradayız bebişim' dercesine bana bakıyorlar.

hayır anlamıyorum, ne işleri var ki bizim evde. biz kolay kolay yemek pişirmeyiz, dolayısıyla evde pek öyle yemeklik malzeme bulunmaz. getirilen siparişlerden de pek bir şey kalmıyor tabii. bol miktarda kahve vardır evde, ama sanmıyorum ki karıncalar kafeinden hoşlansın.

yatak odasındayım onlar da orada. mutfağa gidiyorum peşimdeler. banyoya geçeyim diyorum 'biz de seninleyiz' diyorlar. salondaki koltuklarımızın rahat olduğuna onlar da kanaat getirmiş olmalılar ki mütemadiyen etrafındalar.

önce iyimser yaklaştım, 'olabilir, yaz geldi, gelirler giderler' falan dedim; olmadı. sonra 'evi süpüreyim, belki bir kırıntı falan vardır ona gelmişlerdir giderler' dedim; o da olmadı. 'süpürdüm bir de sileyim, o zaman giderler' dedim; yine olmadı.

en sonunda 'artık harekete geçme vakti' dedim. kendimi eczanede buldum. karınca yemi dedikleri kutulardan aldım, toz şeklinde bir zehir aldım, son olarak da sıvı bir şey aldım.

kutuları köşelere koydum, tozu eczacının dediği gibi pencere ve kapı kenarlarına süpergeliklerin önlerine döktüm. sıvı olanı da pencere ve kapıları kapatıp sıkacakmışım 1 gün de eve girmeyecekmişim. onu yarın yapacağım, haftasonu için küçük bir tatil planı yaptım da, sırf bu karıncalar yüzünden(!).

kısacası, savaş boyalarımı sürdüm geliyorum, bekleyin... ya da beklemeyin kaçın; sevgili karıncalar!!!