Haziran 11, 2010

depresyonun eşiğindeyim ki

depresyonun eşiğindeyim...

sevil gidiyor... beni bırakıyor anasına gidiyor... bir haftalığına gidiyor... ama olsun sonuçta gidiyor...

ben kucağımda koccaman bir paket profiterol ağzım dolu bir şekilde 'gitme sen ya!!' demeye çalışarak yalvaran gözlerle bakıyorum ona. gülümsüyor, 'sen de gel' diyor. çekici bir teklif aslında, ama pazartesi sabah sınavım var. 'gelemem ki ben!' diyorum, 'o zaman evde uslu uslu otur beni bekle' diyor.

o olmadan ben yaramazlık yapamam ki zaten. o olmadan ben çok sıkılırım ki. o olmadan bebek'e kahve içmeye de gitmem ben, gitsem de hiç eğlenceli olmaz ki. o olmadan urfam'dan dürüm de söylemem, hisar'ı zaten aramam ki. o olmadan 'hangi diziye başlasak ki' sorunsalına da gerektiğince eğilemem ki. o olmadan kola, mısır, film üçlüsünden de zevk alamam ki. o olmadan gece 4te kalkıp ağlasam kimse saçımı okşayacağım diye kabartamaz ki. o olmadan gece 4te kimse gelip benim yatağımda ağlamaz ki. o olmadan behlül de yeterince çekici değil ki. o olmadan bu koltuk bana çok büyük ki..

o olmadan ben vallahi de billahi de depresyonun eşiğindeyim ki. hatta ve hatta bu yazının sonunda depresyonun ta içindeyim ki...

sevil mi??

o valizini topluyor ki...