bugün sevdiğimi yarın sevmeyebiliyorum.
bugün nefret ettiğime üç gün sonra bayılabiliyorum.
ilk izlenimlerim hep kötü olmuştur benim. bir insanla ya da bir durumla ya da bir işle ilgili hissettiğim ilk duygularımın hep tersi çıkmıştır. ilk görüşte sevdiğim şeyler sonunda kötüye gitmiştir. bir heyecanla başladığım işlerin sonu hep hüsran olmuştur. ilk gördüğümde aman hiç sevmedim ben bunu dediklerim de sonunda hep beni mutlu etmiştir.
mesela benim lisede çok yakın bir arkadaşım vardı, ceylan. ilk andan itibaren sevmiştim ben bu kızı. gayet mutlu mesur giden bir dostluktu(!) aramızdaki. ta ki aynı evi paylaşmaya başladığımız güne kadar. 7 yıllık arkadaşlığımızın son 1,5 senesini aynı evde geçirmiştik ve şimdi dönüp baktığımda o evle ilgili hatırladığım hiç bir tatlı anıda kendisi yok. 1,5 senenin sonunda birbirimizden nefret ederek aramızdaki ilişkiyi seviyeli(!) bir şekilde bitirdik. neyse efenim konuyu dağıtmayayım, ceylan'ın çok yakın bir arkadaşı vardı, çocukluk arkadaşı gizem; gerçi şimdi onlar da küs ama neyse. ben bu gizem'i ilk gördüğümde hiç sevmemiştim. "ay ne gıcık kız o öyle, çok şımarık bir kere, hiç sevmem böylelerini" dediğimi çok net hatırlıyorum; sanki ben bulunmaz hint kumaşıyım da milleti beğenmiyorum. günler geçti, hatta aylar, ve hatta yıllar geçti. biz gizemle çok iyi iki arkadaş olduk. evet şımarıktı ama benim kadar değil. evet gıcıklıkları vardı ama beraber çok daha gıcık olabiliyorduk. sonuç olarak, şu an ceylanla konuşmuyoruz ama gizemle de bir başladık mu konuşmaya susmayı unutuyoruz. muhtemelen şu günlerde ceylanı görsem yüzümü çevirir görmezlikten gelirim ama gizemi görsem kocaman sarılırım.
bir başka mesela da, iki yazlık iş hayatımla ilgili. geçen yaz yaptığım 3 aylık stajımı eğer sevil beni ikna etmemiş olsaydı ilk haftasında bırakıyordum. "çok sıkıcı, çok iğrenç, çok nefret ettim ben bu işten" gibi serzenişlerimi dindirdi, her sabah işe gitmem için beni ikna etti. ve ilk iş deneyimimi çok iyi bir ortamda tamamlamamı sağladı. ayrılırken üzülmüştüm ve bütün iş yerlerim böyle olur inşallah diye düşünmüştüm.
bu yaz da staj yapıyorum, önceki yazılarımı okuduysanız, bunun gibi, sancılı bir süreç olduğunu hatırlarsınız. bu yaz işe başladığım ilk gün nasıl güzeldi, nasıl iyiydi anlatamam. çalışanlar çok yakın, çok sevimliler. beni hemen içlerine aldılar, ekipten biriymişim gibi. ilk günden iş yapabileyim diye bilgisayarıma bir sürü program yüklettiler, kendi sistemlerini öğrenebileyim diye eğitime bile gönderdiler. ayy çok süper, modundayım yani. n'oldu? bir hafta sürdü sonra facebookla, twitterla, ekşisözlükle, google newsle geçen günler başladı. arada bir oyalanatım diye verilen iler. data çek merve, o dataların excelde grafiklerini çiz merve, hadi şimdi bu grafiklerden bir powerpoint sunumu hazırla merve. ali topu tut, ışıl ılık süt iç tadında bir hayat yani.
çalışanlardan bazılarına uyuz oluyorum, aslında sadece bir tanesine. böyle elime verseler bir kaşık suda boğabilirim. nasıl gıcık, nasıl itici. bir de ben onu ilk gün çok sevmiştim. neyse stajımın bitmesine hem 5 iş günü kaldı, hem de ekibin geri kalanını seviyorum allahtan da dayanabiliyorum.
velhasılıkelam, görüyorsunuz ki ilk izlenimim çok da güven uyandırıcı bir geçmişe sahip değil. o yüzden gün gelir de ilk izlenimim gibisinden bir cümle kurarsam kulak asmayınız, kesinlikle dikkate almayınız, "he" deyip geçiniz...