bazen öyle bir noktaya geliyoruz öyle şeyler yaşıyoruz ki;
artık bu son nokta diyoruz.
bundan daha kötüsü olamaz diyoruz.
ama oluyor.
hep daha kötüsü yaşanabiliyor.
ve maalesef yaşanıyor.
güveniyoruz birilerine..
yaşamımıza alıyoruz
hayatımızın en içine girmesine izin veriyoruz
gizlerimizi, saklı kalmış gerçeklerimizi anlatıyoruz..
ve onlar,
güvendiğimiz birileri,
namahremlerimize saldırıyorlar..
haince, alçakça
insanlık dışı dediğimiz şekliyle
acıyoruz..
belki kendimize
belki yaşadıklarımıza
belki de ruhumuza;
taşıyamayacağı yükler yüklendiği için
kaldıramayacağı taşların altına zorla girdirildiği için
acıyoruz..
güvendiğimiz birilerine..
bu kadar aciz oldukları için
sevgiden bu kadar yoksun oldukları için
insanlık suyundan bir yudum bile içememiş oldukları için
hayata karşı bu denli zayıf oldukları için
sevmenin ve sevilmenin tadına hiç varamadıkları için
yaşadıklarımız bizi hayata karşı bir parça daha güçlü kılıyor.
sabah yatağımızdan biraz daha büyümüş olarak uyanıyoruz.
gece gözlerimizi kapadığımızda biraz daha korkak ama bir o kadar daha güçlü oluyoruz.
yan odadan gelen ufacık bir çıtırtı yüreğimizi ağzımıza getirse de biz o odaya daha kendimize güvenli adımlarla yürüyoruz.
yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var, diye mısralar yazmış ya Ataol Behramoğlu
öyle, yaşadıklarımızdan öğrendiğimiz şeyler var..
bazen yüzde gülümsemelerle
bazen de canımızı acıta acıta, yaralarımızı kanata kanata
öğrendiğimiz şeyler...