insanlarla her şeyimi paylaşabilirim ama kitaplarımı asla. arada bir kıramadıklarım çıkıyor ama verirken içim gidiyor. (o kıramadıklarımdan bu blogu okuyanlar var biliyorum, yüzünüze söyleyemiyorum ama n'oooluur kitaplarımı istemeyin benden.)
ama bazı kitaplarım daha değerlidir, nedensiz. belki yazarını ayrı bir seviyorumdur, belki hikayeyi beğenmişimdir, belki de kapağı hoşuma gitmiştir.
okumaya kıyamadığım kitaplarımdır onlar benim.
okumak için uygun zaman şimdi değil, dediğim kitaplarım.
okumadan önce yerine getirdiğim bir takım ritüellerim vardır mesela. o kitaplar yatarak okunmaz. sıcakta okunmaz. mayışmış bir halde zaten okunmaz. o kitaplarda altı çizilecek satırlar varsa yumuşak uçlu bir kurşun kalemle çizilir.
okumadan önce kahvemi yaparım, ışığımı ayarlarım, fona enstrümental bir müzik eklerim, koltuğuma gömülürüm, kitabımı alırım elime. işte hayatımda en zevk aldığım anlardan birisi, kendimi en huzurlu en mutlu hissettiğim anlardan..
bu yazın başında da böyle bir kitap aldım. kitap çıkalı çok oldu aslında ama ben almamıştım. kürşat başar'ın başucumda müzik adlı romanı. aldığım gün okumaya başladım, 10 sayfa okuduktan sonra onun da o özel kitaplardan olduğuna karar verdim ve "şimdi değil" deyip okumayı bıraktım. 3 aydır okumak için uygun bir zaman dilimi yaratmaya çalışıyorum. araya nerdeyse 10 tane kitap girdi, ama onun zamanı gelmedi.
şimdi zamanı gelsin diye bekliyorum...