Ocak 03, 2013

kiss the bride!

teoman, bebeğim evlenmişin ya sen. niye yaptın ki sen şimdi böyle bir şeyi? hani evliliğe inanmıyorduk biz.

bu sabah teoman'ın evlendiğini öğrenince, ya evet geç kalmışım bu konuda adam evleneli nerdeyse yıl olacakmış, toplumdaki monogami baskısına olan inancım katlanarak büyüdü. resmen korkuyorum.

ben ki evlilik korkusu olan bir insan değilimdir. benim korkum aynı adamla bir ömür geçirmek. 1 gün değil, 1 ay değil, 1 yıl değil yahu koskoca 1 ömür. yaşa yaşa bitmez, ki benim dünyaya kazık çakmakla ilgili planlarımı da devreye sokarsak; abooooo!! (adanalı kimliğim tavrını koydu bu noktada.)

bundan 8 ay önce, abi denizde bu kadar balık varken ben niye hep levrek yiyorum, arada başka türleri de denemek lazım, diye düşünüyor ve bu düşüncemi kanımın son damlasına kadar savunuyordum ben. sonra düzenli ilişkiye başladım, düzenli dediysem bana göre düzenli. yoksa bir uçuyoruz, bir kaçıyoruz; düzen bizde hak getire.

evlilik teklifine evet demek nikah masasında evet demek arasında geçen süre çok keyifli bir süre bence. ev hazırlıkları, düğün hazırlıkları, balayı planları, bekarlığa veda partileri (evet tek bir parti değil, birkaç parti. bu konuda arkadaşlarıma güveniyorum zira. bir sarıdal bir de bilgin var ki bende, yeri göğü sallarlar, çok net! tekne istiyorum, kiss the bride istiyorum, tekneye giden yolda biscolata erkekleri istiyorum, evet evet evet.), hamam sefaları, gelinlik provaları, dıdıddıdıdıdıdııdı......

ay napayım seviyorum böyle incik cincik şeylerle uğraşmayı. organizasyonlar, davetiyeler, listeler, çiçekler böcekler. kendime çok yanlış bir career path çizdim galiba, çizmeye de devam ediyorum. hadi hayırlısı.

bunları düşünüp olabilir aslında ya derken, şey geliyor aklıma; her sabah aynı şey, her akşam aynı şey, haftaiçi aynı haftasonu aynı. aileler, çoluk çocuk, akrabalar, sorumluluklar... uuuuffff... hayatta olmaz.

yok olmaz diyorum, bu sefer de aklıma her sabah sevdiğin adamla uyanacaksın her akşam onun kollarında uyuyacaksın. beraber bir eviniz olacak, bir aile olacaksınız. çocuklarınız olacak, önce bir oğlunuz sonra bir de kızınız. (tabii, anlaştım ben yukardakiyle, siparişi böyle verdim. sağolsun kırmadı beni. hay allahım ya, annem duysa şu söylediklerimi kızım çarpılacaksın düzgün konuş derdi.)

çocuklarımın ismi bile hazır benim. oğlum Demir, kızım da Nefes. ama tabii bu noktada soyad da önemli, abudik gubudik bir şey olursa güzelim isimlere yazık. evlenirken en önemli kriterlerimden biri de bu. Demir ve Nefes'le uyumlu olmalı. ben düşündüm benim soyadımla olmuyor (sperm bankası opsiyonunu da dahil ettim de hayatıma. öyle bir durumda babam kalpten gidebilir, yazık günah adamcağıza yapmayayım ben öyle şey, yapmayayım.)

demir çok güçlü bir isim bence. kumral, renkli gözlü, uzun boylu bir çocuk olursa bi de oh tadından yenmez valla oğlum. nefes de öyle. ama nefes tehlikeli bir isim. şirin sevimli bir kız olmaz nefes ismine. albenisi olmalı, dikkatleri üzerine çekmeli, sanatla ilgilenmeli, balerin olmalı ya da çellist (çoook seksi bir meslek be), çok güzel bakmalı, aslan kadını olmalı.

ay amaaan, bu aralar saçma saçma şeyler düşünüyorum. nerelerden nerelere geliyorum. teomanın evlenmesi beni niye bu kadar etkilediyse. sanki adamla evlenme hayallerim vardı da suya düştü. hiç tipim değil ki adam. bi de aslında etkilenmedim de canım saçma saçma yazmak istedi. başladım, devam ettim, şimdi de sıkıldım bitirdim. çok da anlamsız, saçma salak bir yazı oldu.

allah mutlu mesut etsin bari. böyle bağlayayım.



bu da bizim ayçin'e hazırladığımız aycinsbridetobeparty'den oyuncaklar... sadece küçüçük bir kısmı. :)