siyasi konularda konuşmayı ya da yazmayı sevmem.
bu konuda herhangi bir tartışmaya girmeyi de sevmem.
ben böyle düşünüyorumdur, karşımdaki insan başka türlü.
adı üstünde, düşünce!!
demokrasiden, özgürlükten bahsederken insanlarla düşündükleri ya da düşündüklerim yüzünden kavga etmek insan olarak bizleri küçük düşürücü geliyor.
bugün Türkiye Cumhuriyeti tarihinde önemli bir 12 Eylül daha yaşandı.
anayasa değişikliği için referanduma gidildi.
iki seçeneğimiz vardı:
evet ya da hayır
ben başbakanın tabiriyle 'darbeci' olanlardandım.
ama hükümete değil, değişiklik paketindeki bazı maddelere karşı olanlardandım.
körü körüne dogmatik bir inancı değil, yürekten doğru olduğuna inandığını savunanlardandım.
yaklaşık 1 saat önce açıklanan resmi olmayan sonuçlara göre yaklaşık %58 ile 'evet' çıktı.
ve o andan itibaren, gerek facebook gerekse twitter hesabımdan aklımın dimağımın almadığı iletiler yazılmaya başlandı.
karşıt düşüncedeki insanları yobazlıkla, bağnazlıkla, geri kafalılıkla, cahillikle, aptallıkla suçlayanlar;
küfredenler,
saygısız ithamlarda bulunanlar,
tu kaka diyenler...
referandumda çıkan sonuç,
oy pusulasında beyaz tarafı ya da kahverengi tarafı mühürlemek,
evet ya da hayır demek,
kişinin hür iradesine kalmış olan bir durumdur.
bu tür iletilerle insanlara hakaret etmek;
saçma, amaçsız, anlamsız,
sadece sinirleri zıp zıp zıplatan bir facebook/twitter ileti savaşından daha fazlası değildir.
bir anlam ifade etmemektedir.
yapmayınız, etmeyiniz!!!