Kasım 24, 2014

unutursam

bazen öyle bir an yaşıyorum ki, bu filmi daha önce de görmüştüm ben diyorum.
aynı şeyi tekrar, tekrar ve tekrar yaşıyorum. tepkilerim her seferinde daha sert, hissettiklerim daha kırıcı oluyor.
diyorum ya, kötü anılar biriktirmeyi sevmiyorum ben diye. hani siliyorum yazdıklarımı, yırtıyorum o güzel fotoğrafları. kör topal bırakmak istemiyorum ya hani ben insanoğluna bahşedilen en güzel yeti olan unutmayı. olmuyormuş meğerse. unutmak değilmiş de mümkün olan hatırlamamakmış meğerse.
ama hatırlatıyor yaşananlar. tekrar ve tekrar yaşatılanlar.

ve hala dudaklarımda aynı şarkı...

bir kez daha gelsem şu çılgın garip dünyaya
candan daha yakın seni isterim kanımda
sevdim, doya doya sevmeyi çok sevdim, ezberledim
sevdim, kalpte ne var ne yoksa vermeye karar verdim

Eylül 21, 2014

!!!

her yaşadığımız gün bana acıyla, gözyaşıyla öğretiyor büyümenin ne olduğunu. 

büyümenin aslında kaybetmek olduğunu. sevdiklerinin teker teker senden gidişi olduğunu. sonsuzluk olduğunu. sonsuzluğu düşündükçe boşluğa düşmek olduğunu.

bi daha göremeyeceğin, dokunamayacağın, sarılamayacağın insanların artmasının büyümek olduğunu öğreniyorum. hep yaşayarak öğrenmenin doğruluğunu savunan ben bu sefer yaşamadan bileyim büyümenin ne olduğunu istiyorum.

ben sevdiklerimin benden gitmesini istemiyorum. telefonumda kayıtlı numaralarını silmek istemiyorum. yüzlerini, seslerini unutmaktan korkmak istemiyorum. teyzoş dediğimde teyzeeemm diye bana sarılan teyzemin artık olmadığı düşüncesine inanmak istemiyorum.

büyümek canımı acıtıyor anne, ben büyümek istemiyorum.

Haziran 25, 2014

çok istikrarlı bir insanım.

dünya'nın en maymun iştahlı insanlarından olarak son yıllarda bazı konularda gösterdiğim istikrar beni tanıyanları epey şaşırtmıştı. en başta 2 yıldır aynı adamla birlikte olmam; evet canım buloog 2 yıl oldu ama çok dillendirmiyoruz, malum ben süreyi idrak ettiğim zaman saçma triplere girebiliyorum. ikinci olarak da 1 yılı aşkın süredir aynı şirkette çalışıyor olmam.

ama sıkıldım. gerçekten çok çok sıkıldım. insanlardan, insanlarla uğraşmaktan, işten. bazen durup diyorum ki, senin hayatın bu denli basit şeylerle uğraşacak kadar değersiz değil, siktir et hepsini. bas istifayı git yaz boyu tatil yap. eylülde her türlü bir iş bulursun zaten.

sonra overreact ettiğim kanısına varıyorum. aslında varmıyorum da kendimi biliyorum, kesin fazla tepki veriyorumdur, zaten regl de olucam oturayım oturduğum yerde diyorum. ah pms, hep senden ötürü bunlar.

anneme dedim ama dün, her an "anneeee ben yine istifa ettim" demek için arayabilirim diye. kadın gayet normal karşılayıp "e kızım 1 yıldır aynı yerde çalışıyorsun, rekor kırdın. biz zaten bekliyoruz senden böyle bir şey. bırak işi gel tatil yaparız beraber" dedi. benim bu manyaklığım hep aileden.


bi de bu şarkı çok güzel. hadi güney fransa kıyılarına tatile gidelim. ama aşağısı kurtarmaz, illa güney fransa olacak.
nouvelle vague - dance with me

Haziran 15, 2014

yeni heyecanlar peşindeyim buloog!

6 ay önce açtığım ikinci yavrum pazar hallerini sonunda ilk post'u ile live ettim şekerim. topumuza hayırlı uğurlu olsun. daha bir sürü draft var aslında ama ilk yazı olma şerefi benim için özel bir yere gitti.

yine başka başka hayaller peşinde koşuyorum. #corporatelifesucks diye diye ömrümü çürüttüğüm ofisimden kaçmak için binbir oyun derdindeyim. her zaman olduğu gibi bu sefer de kısa vadeli planlar yapamadım. sonuçta düzenli olarak ödemem gereken bir ev kiram var. istifa etmek, piyango vurmadığı sürece, şimdilik hayal. hayır zaten oldu da bir gaza geldim istifa ettim diyelim miki jr'ı gerçekleştirmek için ihtiyacım olan sermayenin onbinde birine bile sahip değilim.

bu arada tanıştırayım, miki jr! kendisi yeni hayalimin lakabı olur. henüz bir isim bulamadım, böyle bahsedelim istedim bir süre. 

bir kahve evi olacak miki jr. mm's coffee home. ev gibi olacak; sadece kahve, kek ve kitap kokacak olan bir ev. küçücük bir ev. hiç müşterinin gelmeyeceği, gelen herkesin misafir olacağı bir ev. her sabah kendi ellerimle yapacağım keklerin kokusu taze çekilmiş kahve kokusu ile karışacak. kimisi hızlıca uğrayıp sabah kahvesini alacak kimisiyse bilgisayarını kapıp gelecek saatlerce çalışacak. küçük bir şöminesi olur belki, yüzlerce kitap taşıyan kütüphanesi bir de. isteyen alıp kitaplardan birini okuyacak isteyen okuduğunu bırakacak başkaları da okusun diye. bahçemiz olursa ellerimle dikerim çiçeklerini. bazen jehan barbur dinleriz bazen bob dylan. her misafirimle sohbet ederim; havadan, sudan, özgürlükten, eşitlikten, adaletten. her birine ayrı ayrı sorarım "bugün nasılsınız?"

bir de kitap yazarım buloog. yazıp da yayınlayamadığım mektuplarım olur belki içinde. ya da modern zaman prensesi hikayesi yazarım hani hep dalga geçtiğim var ya. hayat bu belli mi olur, belki benim de birkaç okurum olur, ne dersin?

bir de geçen beğendiğim kemik çerçeveli gözlükleri alırım. çok yakışmıştı onlar bana. ne var canım gözlerim bozuk değilse. ben de camsız takarım, hahah. :)


Haziran 13, 2014

hayattan bir es alabilir miyim lütfen?

1,5 yıldır 3 günlük migren ataklı çeşme kaçamağını saymazsak hiç tatil yapmamış birisi olarak önümüzdeki haftayı iple çekiyorum. çok büyük bir şey değil yine 3 günlük bir çeşme kaçamağı olacak. ama bu sefer çok özel. ve bu sefer efsane bir tatil bizi bekliyor olacak.

sarıdal ve kozzy ikilisi ile kışın en yağmurlu günlerinden birinde aa ne ucuzmuş diyerek almıştık uçak biletlerini. 6 ay öncesinden uçak bileti almak yaptığım en mantıklı kredi kartı kullanımlarından biriydi.

benim kolum malum askıda, duygu'nun ayağı sargıda, aleviko da grip. bi de evet biz tatile gidiyoruz. bi de şu an whatsapp'ta hangover kit muhabbeti dönüyor. alka seltzer'le olan samimiyetimiz bol alka stoklayalım seviyesinde.

duygu tam bir control freak olarak cumartesi akşamı yemek yiyeceğimiz yere bile rezervasyon yaptırmaya çalışıyor. alev midye aşkı ile yanıp tutuşuyor. bense ayaklarımı uzatmış balkon keyfi yaparken bir yandan salak bir sırıtışla bunları yazıyorum bir yandan da mırıldanıyorum i gotta feeling that tonight's gonna be a good good night....





Haziran 12, 2014

yaşlandım azizim

hellooo buloog,

yaşlanmış bir insan olarak yazıyorum bu satırları sana.
haftasonu abimi evlendirdik. artık resmen bir görümce'yim. düğünlerde, evet canım çoğul eki almış düğün bizim ailede düğünler 9 gün 9 gece sürer, damadın kardeşi olarak süksem çok yerindeydi ancak pazar sabahı bildiğin görümce oldum. ayy, çok banal.
baya baya bütün gelenek ve göreneklerin dibine vurduğumuz bir düğün silsilesi oldu. evden gelin aldık eve gelin getirdik. kına yaktık ayol. hatta tek kız kardeş olarak bu ulvi görev benim üzerimdeydi. taktım tüllü tacımı aldım elime kına tepsisini, sonra gelsin "annesinin bir tanesiniiii hor görmesiiinleeerr uçan da kuşlara maaluum olsun ben annemi özledimmmm". yemin ediyorum böyle fotoğraflarım var. kuzenime afişe etmesin diye rüşvet teklif edeceğim.
asıl düğün gecesi, 14 cm topuklu stilettolarımla, bütün acıya rağmen gece boyunca ayağımdan çıkarmadım, derin dekolteli elbisemle cool cool "adananın yolları taştan" oynadım. düğünde çekilen videoları görmek dahi istemiyorum buloog. bazı fotoğraflarda beymen'in elbisemi daraltmak için yaptığı tadilattan dolayı sadece göğüsten ibaret gibi durmuşum ama en azından seksi görünmüşümdür diye düşünüp çok önemsememeye çalışıyorum.
ay benim abim evlendi yahu, şaka gibi. okul çıkışı elimi asla bırakmadığı ilkokul yıllarımız daha dün gibi. abi dediğime bakma epi topu 2 yaş büyük benden. hayatımın 26 senedir en 1 numaralı adamı artık evli bir adam. anaamm çocuk da yapar bunlar birkaç seneye. hala da olurum ben. ay ben çok tatlı bir hala olurum. kaçık hala. bence yeğenim beni çok sever.

yaşlanmış dedim ya buloog bunu sadece görümcelikten ötürü söylemedim. sağ omzum kalsifiye tendinit olmuş. çok ciks bir ismi var di mi? ama aslında bildiğin kireçlenme. baya ezik baya yaşlı hastalığı. ben de bale yaparken incittim sanmıştım halbuki. aa sana yazmadım tabii ben, baleye başlıyorum. çok iyi fikir di mi? :)
sevgili doktorum canım kuzenim bu yaşta çok tuhaf diye diye bastı kortizonlu enjeksiyonu omzuma. 2 gündür evdeyim kolumu kullanamıyorum. sana da yarım yamalak yazıyorum şimdi. haftaiçi evde olmak çok tuhaf. televizyonda "müge anlı" mantıklı bir program olarak kalmış o kadar diyeyim ben sana sen gerisini tahayyül et işte. neyse yarın işe dönüyorum. cuma gününe bir de happy hour çaktık mı çok şükela bir dönüş olabilir.

artık 26 yaşın ağırlığını üzerinde taşıyan bir insan evladı olarak yazıya sonuç cümlesi arıyordum ama vazgeçtim. amaaan gideyim dışarı çıkayım ben. 2 gündür ev bastı beni. ondan böyle oldum.

bu da düğünden en sevdiğim poz. 3 kuzen bir aradayken sapıtabiliyoruz.



Ocak 19, 2014

nejatlı işlerli post.

arkadaş sen şu hayatta gördüm ennn karizmatik adamlardan birisin.
en güzel gülenlerdensin.
aynı barda oturmuş karşılıklı bira içmişliğimiz var, bilirim yani.
yapma yahu gitme.
daha çok film çekip ağzımızın suyunu akıtman lazım.
gitme sen gitme.
hem ben duydum, öteki taraf çok da matah bir şey değilmiş.
valla bak.
inan bana.

geç kalmış 2013 vedası

her sene yazarım ben this year sucks, next one probably diye. bu sene pek vaktim olmadı. affet buloog ama çok aklıma geldiği de söylenemez.

bu akşam yalnızım. sevgili kişisi crushmania seasında. tek başıma keyif yapıyorum. pek çok severim. stokta karadut da var. sıkıntı yok yani.

yeni bir şarkı öğrendim. yeni dediysem bana yeni. teoman'ın haziran'ı. kendisi son 45 dakikadır loop'ta.
şarkının da etkisiyle aaa dedim 2013ü yazayım ben.

hem çok şey oldu bu sene hem de hiçbir şey.
hem çok güzeldi hem çok sıkıcı.

gezi'deydim ben bu sene. gündüzlerce, gecelerce... demir'le nefes içindi her şey. bambaşkaydı. yaşadığım en güzel mayıs hazirandı, yaşadığım en güzel istanbuldu.

bi de iş değiştirdim ben, evet yine. yeni işimde mutluyum ama. burda 1 seneyi dolduracağım ama, inanıyorum kendime. ya da bilemedim ya, gelecek olan tekliflere bağlı o durum.

şu hayatta en sevdiğim olan abim evlenmeye karar verdi. bok var sanki, evlenince ne olacaksa. evet, ne var paylaşmak istemiyorum abimi. "yenge" kişisi ile alakalı bir durum değil bu, ki in this case kızı sevdiğimi bile söyleyebilirim. abişko her fırsatta sen benim ufaklığımsın temalı çalışmalar yapsa da, lanet olası triplerimden nasibini almaktan kurtaramıyor maalesef kendini. geçenlerde sen beni artık aramıyorsun diye carladım telefonda, ama öyle bir duygu sömürüsü yaptım ki, kendi seviyemi birkaç level atladım, ben bile şaştım kendime ayol. o gün bugündür çocukcağız nöbet günleri hariç her fırsatta arıyor.
zavallım jinekolog olacağım diye günde 8 çocuk doğurtuyor kıyamıyorum aslında ama olsun arasın o beni yine de. bitanecik kardeşiyim şunun şurasında.

hiç tatil yapamadım. 3 günlük çeşme kaçamağını saymazsak tüm yaz istanbuldaydım. önümüzdeki yaz da düğünlerden tatile fırsat bulamayacağız gibi duruyor ama hadi hayırlısı. ben tatil rotası çizip duruyorum yine de.

babaannemi kaybettik.
ben babamı bir kere ağlarken görmüştüm, 7-8 yaşlarındaydım. halamın ms hastası olduğunu ve iyileşemeyeceğini, bir daha yürüyemeyeceğini öğrenmiştik. babamın da gözyaşı olduğunu o zaman görmüştüm.
bir de işte babaannemi kaybettiğimizde. telefonda titreyen sesi, beni görünce sarılıp ağlaması. bazen tanrının babamı mutlu olsun diye yarattığını düşünen ben, babamı ilk defa bu kadar üzgün görmüştüm. 9 yaşında babasını kaybeden adam, şimdi annesini de yitirmişti. hem annesiydi ağladığı hem babası.
hayatım boyunca asla unutamayacağım ilk gün, o gün sanırım.

gülbik'i verdik bi de biz. can'a tuzlu kahveyi ellerimle yaptım. can, müstakbel eşime kahvesini kendi elleri ile yapacağını söylüyor. korkuyorum bulooog.

bu sene azıcık yandan yemişti ama yine de güzeldi.
daha güzellerini yaşayalım.
sevgili tatilinin avrupasını yapalım, palm'in üzerine paraşütle dalalım.
mutlu olalım.
kaybetmeyelim.

bi de babaanneciğim seni çok seviyorum ama lütfen rüyalarımdan çık. valla fatiha okuyorum sana hep.

öptüm, bye.



Ocak 15, 2014

bi' çek al peçetem bile yok, anlıyor musun?

önce bir cümle geliyor hatırıma. sonra o cümledeki sevgiyi anlayabilecek tek bir insan olduğu. ve o insanın çok uzakta kaldığı.

burukça gülümsüyorum işte ben de böyle zamanlarda, hatırlamanın verdiği o ağır mutlulukla.




Ocak 03, 2014

gel gezmelere gidelim biz bulutların asfaltında

aylar sonra ilk ve tek yazacağım şudur ki;

şarap ve ezginin günlüğü birleşimi insanı çok  mutlu edebiliyor.
hadi sevgili gel artık sen de.