hayat denen kavramın tek bir amacı var bence, insanoğluna "ben bunu hayatta yapmam" dediği her şeyi sırayla yaptırmak. itina ile uğraşıyor arkadaş hayat insana tükürdüğünü yalatmak için.
bu aralar bendenizle uğraşıyor şahsı muhterem. özel ihtisas alanı olabilirim zannımca kendisinin. pek sever hınzır beni.
beni tanıyanlar, ama gerçekten tanıyanlar, bu haftanın benim için ne kadar zorlu bir hafta olduğunu bilirler. 17 mayıs, ama 2013'ün 17 mayısı, beni gerim gerim geriyordu.
25 yıllık yaşam sürecinin 24 yılını; ilişki de neymiş yahu, okyanusta binlerce balık çeşidi varken ben niye hep marmara'daki istavritle karnımı doyurayım, her gece bir eğlence mantığı ile yaşamış bir insan evladının son bir yılda hep aynı balığı yemesi vücutta psikolojik besin zehirlenmesine sebebiyet verebiliyor.
kişi, nefret ettiği insan modeline dönüşebiliyor. "aşkım" kelimesine alışabiliyor, alışmakla kalmayıp kullanabilebiliyor. inanabiliyor musunuz buna? it must be a joke! (burada metehan'a selam çakıyoruz.)
hayatının her sayfasında, bencilim ben bencilim diye bağıran insan evladı bir başkasını kendinden çok düşünebiliyor. tamam canım her zaman değil, arada.
insanlara ondan bahsediyor, onları çift olarak görenlere uyuz olmayabiliyor.
bazı kararlarını onu düşünerek alıyor, planlarına onu da dahil ediyor.
sırf o seviyor diye arayıp tarayıp deLorean'ı bulabiliyor.
romantik bile sayılabilecek hediyeler hazırlayabiliyor.
geriliyor, soğuk soğuk terliyor, aslında rüya olan kabuslar görüyor, baş ağrısı hiç geçmiyor.
stres kaplıyor dört bir yanını, takıyor her aklına gelene, her gördüğüne.
iç hesaplaşmalar yaşıyor, bu böyle değil, şu bunun için değil, ay o hiç öyle olamaz.
değişmedim ben yahu, ne değişicem, hala aynıyım.
asla yapmam dediğim şeyleri hala yapmıyorum.
hala inatçıyım, hala dediğim dediğim, hala ben ne dersem o olur.
hala romantizmden hoşlanmıyor, hala öküzlükte sınır tanımıyorum.
hala mum ışığındaki iki kişilik yemeklerden nefret ediyorum; yalnız mıyız lan biz, hiç mi arkadaşımız yok bizim, kimse mi sevmiyor bizi, niye biz iki kişi yiyoruz yemeklerimizi.
hala " yoo, ne alakası var" tepkisi verebiliyorum.
yahu ben anneme ilişkimle ilgili yavşak yavşak "maksat muhabbet" diyebiliyorum. daha ne olsun.
bu rahatsız edici ama aynı zamanda da garip bir huzur veren, mutluluk aşılayan iç sorgular, kabullenmemeler, itirazlarla dolu olarak başladık 17 mayısa. güzel ya da çirkin. konuyla ilgili kararsızlıklarım halen sonlanmış değil.
bir gün gelecek ve bu konuda karar vermiş olabilecek miyim? o konuda da kararsızım.
ama bu 17 mayısı hafif sıyrıklarla atlattığımızı söyleyebilirim. besin zehirlenmem de 2014'ün 17 mayısına kadar, görürsek o günü, sonlanabilir artık.
sevgiler benden efenim.
okuduktan sonra yapılacak olan hede:
tıklayıp dinlemek.
what is there to know
all this is what it is
you and me alone
sheer simplicity...