Sene 2004. Abim üniversiteyi kazandı. Okula başladığı ilk günden beri hayalim onun doktor olması benim de onun parasını yememdi. Evet, gerçekten de hayalim abimin parasını harcamaktı.
Ve bugün işte o gündü. 7 yıldır beklediğim gün bugündü. Hayatımın en keyifli günüydü.
Abiciğim, "sürpriiiiiz ben geldim!" deyip istanbul'a geldi. Hem de moralimin çok bozuk olduğu günlerde geldi. İçimi aydınlattı.
Bugün buluştuk, yemek yedik, muhabbet ettik, işteki olayları anlattım. yorumlarını yaptı. işteki olayları anlattı. yorumlarımı yaptım.
Veeeee, sıra geldi alışverişe...
İşte o an tam da hayallerimdeki gibiydi. Bir mağazaya giriyoruz, ben şunu şunu şunu istiyorum diyorum, deneyip alıyoruz diyorum, abim hesabı ödüyor, paketleri taşıyor. Ayakkabıydı, elbiseydi, kottu, kazaktı, tshirttü, ne geldiyse elime. ayy küpe bile aldım. ve hatta tayt aldım, onu bile abim ödedi. gerçi abim, sen bu boyla tayt da mı giyiyorsun, dedi ama kendisini ignore ettim.
Ben bugün çok mutluydum. Abim daha da mutluydu. Çünkü ben mutluydum. Yüzünde gülümsemeyle beni izleyişi, 35,5 numara ayakkabı arayışıma çocuk reyonundan mı alsak acaba deyişi, bütün kotlar bana büyük geliyor deyince boşver bana da küçük geliyor diye teselli edişi...
Ben abimi çok seviyorum. O da beni çok seviyor. Ama ben onu daha çok seviyorum.